Yazılar

Corona’dan Ne Görüyorum?

By 18/03/2020Eylül 8th, 2020No Comments

Bilinçli birey, basiretli yönetici, birbirini ayrımsız kollayan toplum, tek bir yerküre;

#stop #basiret #gelecek #sürdürülebilirlik #teknolojiksosyalsorumluluk #corona #birimizhepimiz #etkialanı #netpozitiffayda #arborimpact #fidanetkisi ile çalışmak…

Her birimiz bir etki sahasına sahibiz ve sosyal kabul ile ilgili teoriler gösteriyor ki, birbirimizden etkileniyoruz. Kararlarımızı verirken, psikolojik, sosyal ve davranışsal tetikleyicilerden ateş alıyoruz. Birbirimize neyi örneklersek o çoğalıyor. Teorileri bırakıp CORONA’ya bakın. Sosyal mesafe dendiğinde hep birlikte mesafe alıyoruz, alışverişe gidiliyorsa yine hep birlikte alıyoruz. Benim CORONA’dan gördüğüm talihsiz isim arkadaşı gibi, bizi birleştiren ve kalabalıkları birlikte harekete geçiren etkisi.

Corona’dan gördüğüm, insanların sınıf ayrımının, ulusların sınır ayrımının önemsizleşmesi. Yardımlaşma ve diğerkamlık için ortaklaşılan bir zemin doğdu. Bununla birlikte fırsatçılar da kendilerine bir pencere araladılar. Dediğim gibi biz birbirimize bakıyoruz ve birlikte hareket ediyoruz. O zaman fırsatçıları birlikte protesto etmek ve seçmemek bizim elimizde. O fırsatçılığa fırsat vermemek bizim elimizde, mesela gereksiz yere maske ve kolonya depolamayarak başlayabiliriz. Sırf belki lazım olur diye fazladan alınan her şey başka birinden ve belki de virüs taşıyan birinden ya da virüslerle boğuşan birinden, yani, senden benden daha elzem bir kullanım yeri olan birinden onu almak demek. Yeter diyebilmek, kendine yetebilmek bu dönem bizim için yeni bir ufuk. Daha az yiyerek ve tüketerek daha çok okuyarak ve düşünerek, daha çok doğada ve bedenimizde olarak geçirebiliriz bu dönemi, aldığımız her nefesin şükran duygusu ile aydınlanan farkındalığımızın ışığında bakabiliriz daha büyük bir resme.

Her gün dünyanın her yerinden istatistiklerle daha fazla bilgiye ulaştığımız tablo ne kadar kötü görünürse görünsün, görünenin ötesindeki bir hususa işaret ediyor. Bizler birbirimize bağlıyız. Bu gezegen, bu yerküre, Dünya bizim evimiz. Üstünde yarattığımız türlü türlü farklı dünyalara rağmen hepimiz tek bir dünyanın çocuğuyuz. Aramızda kurguladığımız statü farklılıkları, ayrımcılık ölçütleri ve dışlama yöntemlerine rağmen gördük ki tek bir kaderi aynı şekilde karşılıyoruz bu Dünya’da. Bereketi de krizi de hepimizin. Tüm canlıları ile birlikte birbirimizi korumak ve iyiliğini istemek tek çaremiz. Bugün yaşadığımız her şey, bir ön gösterim.

Corona’dan gördüğüm, bugün hala bereketler içindeyken kıtlık paniği ile tüketme deliliği içinde devam edersek 7 sene sonra, 13 sene sonra veya gelecek sene, iklim krizi sebebiyle yaşayabileceğimiz herhangi bir krizin de ön gösterimi. Evlere kapanmışken, üretimler ve hizmetler donduğunda, doğa kendini temizlemek ve bir nefes almak için kendine gelmişken, biz insanlar da birbirimizi ve doğayı yemeye ara vermişken nasıl daha farklı yaşayabiliriz ki daha sürdürülebilir yaşamlar ve gelecek kurgulayalım? sorusunu sorabiliriz.

Corona’dan gördüğüm, birlikte önlem alma becerimiz. Birbiriyle bağlantılı, birbirine etki eden, dinamik, birlikte ortaya koyduğu bir veya daha fazla değer olan birçok ağın içindeyiz. Buna sistem diyoruz. Yerküre üzerindeki en kapsayıcı sistem ekolojik sistem, sonraki ise ekonomik sistem. Bu ikisinin birbiri ile bağı yokmuş gibi yaşamanın kısıtlarını çoktan geçtik. Tek taraflı bir alma ilişkisi üzerine yükselen, o yüzden de ekonomiden ekolojiye negatif dışsallıklar oluşturan alışkanlıklarımız artık ekolojiden ekonomiye negatif dışsallık getiriyor. Bu dengesizliğin ayarlanması için ciddi ekonomik önlemler alınması gerekiyordu. Belki Corona tek başına bu önlemleri aldırtıyor bize.

Sistemler birbirini tetikleyen zincirlerden oluştuğu için bir sistemi anlamaya çalışırken, nelerin ödüllendirilip beslendiğine, nelerin kesinlikle kabul edilmediğine bakarak, sistemin sağlığı, kültürü ve örüntülerinin yönü hakkında gözlemler yapma şansımız olabilir. Bir sistemde değişiklik olması ve bu değişikliğin kalıcı olması ancak ve ancak, sistemde sarmal ve döngüler halinde yer alan örüntüler değiştiğinde mümkündür. Sistemin tümünü birden etkileyen unsurlar devreye girebilir, bunlar artı ve eksi yönde etki edebildiği gibi dengeleyici ya da ilerlemeyi engelleyici etkiye sahip olabilir.

Tüm dünyayı etkisi altına alan “yeni” corona virüsü, bizleri “yeni” bir yapılanmaya itiyor. Bu yeni yapılanma aynı zamanda iklim krizi için atılması gereken adımları da içeriyor. Örneğin çoğu şirketin gündeminde olan ancak uygulamaya geçilmeyen home-office (evden çalışma) sisteminin altyapı çalıştırılmaları hız kazandı hatta birçok şirket uygulamaya geçti bile. Karbon ayak izinde önemli bir paya sahip uçak ile ulaşımın sınırlandırılması, kişilerin bir araya gelmek yerine online toplantılar gerçekleştirmesi yine bunun örnekleri arasında. Çok kısa bir sürede ve birliktelik hali içerisinde çözümlerin bulunabildiğini gördük. Belki karşı karşıya kaldığımız bu tehlike şirketlerin sürdürülebilir bir gelecek için kalıcı çözümler üretmesine de vesile olacak.

Durup düşündüğümüzde yenilikler aklımıza gelecek. Kendimizi oyaladığımız, önemli sandığımız işler, insanlar, eylemler, büyük kaynak gerektiren ve saatlerimizi adadığımız bazı etkinlikler, o bitmek bilmez hız ve yoğunluk üstlerimizden silkeleniyor. Bize büyük bir DUR işareti geliyor. Adler Koçluk Müfredatından güzel bir egzersiz ile danışanlarımıza panik anında STOP (Step back, think over, organize, proceed) deriz. Düşünsenize virüsten önceki halimiz de adeta bir panik haliydi. Sanki altımızdan dünya çekiliyor alınıyor, sanki büyük bir pasta var payımızı birileri kaçırıyor, vahşi bir düzene eklemeler yapıp duruyorduk. Duralım. Bir adım geriden bakalım. Ne görüyoruz, gördüklerimiz bize ne söylüyor?

Durabildiğimizde, dinleyebildiğimizde gerçek olan ortaya çıkacak. Nasıl kendi hayatlarımızda zorlandığımız yerlerde almak zorunda kaldığımız değişim/dönüşüm kararlarıyla daha gerçek, daha mutlu, daha seven, daha paylaşan, daha tatminli ve üretken insanlar haline geldiysek, hep birlikte yaşadığımız bu zorlanmalar da hayatlarımızda bunları çoğaltacak. O zaman düşüncelerimizi buna göre organize ederek aksiyonlarla destekleyeceğiz. Ama önce nasıl bir gelecek istediğimizin hayalini kuralım.

Dünya olarak kolektif bir gönüllülük hareketi ile eşitlik ve sürdürülebilir bir gelecek için çalışsak? Yeni dönemde iklim krizi ve insanlık krizlerini birlikte ele alıp, teknolojinin fırsatlarını inovatif bir şekilde bu alaşıma katsak?

Bu görüşü McKinsey’nin yeni bir araştırması da destekliyor. Özellikle teknolojinin yeni çağda nasıl kullanılacağına dair bilinçli farkındalıkla seçimler yapmak yerkürenin de üstündeki her şeyin de geleceğini belirleyecek. McKinsey, ki dünyanın iş dünyasının piridir, Teknolojik Sosyal Sorumluluk (TSS) kavramı ile bizi tanıştırıyor ve diyor ki, TSS, kısa ve orta vadeli iş hedefleri ile uzun vadeli toplumsal ihtiyaçların birbiri ile uyumlandırılmasını ifade eder.

Bu şema ile özetledikleri saptamaları Refah Ekonomi Teorilerini baz alarak ve onların üzerine eklemeler yaparak, teknolojinin hayatlarımıza en iyi katkıyı nasıl sağlayabileceklerine bakarak elde etmişler. En temel bulguları, makinalara mı insana (toplumun ihtiyaçlarına) mı daha fazla yatırım yapılması sorusu ile karşı karşıya gelindiğinde iş insanları için iki temel boyut belirleyici olacak.

YAPAY ZEKA İŞE OLDUĞU KADAR TOPLUMA DA FAYDA SAĞLAR MI?[1]

Yeni teknolojiye uyum ile iş ve toplumsal çıkarların uyumlanması arasındaki dengeyi belirleyici iki unsur bulunmaktadır:

Birinci boyut, yenilikçilik boyutu: inovasyonu artıran, böylece büyümeyi inovasyon üzerinden tetikleyen yatırımlar üzerinden gitme kararı. Bu yatay eksende (+) tarafa doğru hareketi gösteriyor. Bu kararın zıt kutbunda ise yatay eksende (-) tarafa giderken, işgücü maliyetini azaltan makinelere yatırımlar var.

İkinci boyut, proaktif boyut: Teknoloji adaptasyonunun işgücünün dönüşümüne destek verecek şekilde, yani işgücünün becerisini artıran ve daha akışkan bir işgücü piyasasına destek veren adımlar atmak ile, dikey eksende (+) yönünde hareket edilebilir. Zıt kutupta ise, mecbur kaldıkça atılan hızlı ve reaktif kararlar ile yapılan yatırımlar yer alıyor.

Bu grafikte sağ üst karede yer almayı amaçlıyoruz. Proaktif kararlarla geleceği şekillendiren, hem dikey eksende hem yatay eksende pozitif etkide kalmayı seçmeye davet açıyoruz.

Bu karede yatırım ihtiyacı ve imkanına göre yerinizi aldığınızda şirketiniz, kurumunuz, hem teknolojiyi herkesin hayrına kullanan, hem de maliyet tasarrufu odağı yerine kurumun büyüme ve serpilme beklentilerine cevap veren bir model kurgulamış oluyor.

Teknoloji bize aynı zamanda döngüsel ekonomik modeller kurgulamak için yardımcı olabilir. Bunu da belki bir başka yazının özüne alırım, eğer ilginiz olursa, lütfen yazın yorumlara, öncelik veririm.

Araştırmaya dönelim. Araştırmanın sözünün özü şu; farkındayız ki, sadece kısa vadeli kâr maksimizasyonu bizi kurtarmayacak.

Corona’dan gördüklerime geleyim. Türkiye hızlı bireysel ve kurumsal önlemler alıyor. Kendi çevremde bugün itibariyle gözlemlediğim 33 STK’nın ve 28 şirketin evden çalışma ortamına geçtikleri. Bunun dışında paydaşları ile ilişkilerini de kurumların sorumluluk alma bilinciyle önlemlerle desteklediğini ve yeni kurallar belirlediğini görüyoruz. Bize bilgisi gelenlerden derlediğimiz mini afişleri de bu post ile paylaşıyoruz. Bu dönem aslında her dönemde olduğu gibi, moderasyonun, tefekkürün, basiretin, hep birlikte birbirimizi düşünmenin ve korumanın dönemi. Aldığımız önlemler ile bir çalışandan diğerine ve toplumun bütününe yönelik olası bir tehlikeyi ortadan kaldırabiliriz. Sizler de kendi uygulamalarınızı bizimle paylaşarak, iyi uygulamaların yaygınlaşmasına katkıda bulunmak istersiniz, yorumlarınızı bekleriz.

Corona bize bir zaman veriyor. Zoomlarla birlikte de düşünebiliriz. Bu dönem, boş verme, paniğe sürüklenme, tatil modunda ardı arkası kesilmeyen dizilere kendini bırakma dönemi de olabilir. Ya da araştırma, düşünme, öneri geliştirme, yazma, bilgi üretme dönemi de olabilir. İnsanız sonuçta bu ruh hallerinden geçiyoruz. Şefkatli bir alanda kendimizle buluşmak ve diğerleri için şefkatli alanlar tasarlamak için bu dönemi kullanmaya davet açıyorum. Kendi iyiliğimiz için, yaşamak için sistemlerin sağlık üretiyor olması gerek, okyanuslardaki plastikleri ve karbonu hatırlayın. Virüs olmadığında da nefes alabilmenin şükranını yaşayabilelim. Bu dünyayı çok seviyorum ben, hepimizin yuvası olan bu gezegene sahip çıkmak istiyorum. Atık üretmeyen sistemler, sosyal kapsayıcılığı içeren sistemlerle bu mümkün, güzel bir geleceği bugünden inşa etme şansımız var. Elimizdeki sistemleri gözden geçirip yenileyebiliriz. Net Pozitif fayda için tasarımın, ortak niyetin ve ortak hareketin etkisini geleceği aydınlatmak için kullanabiliriz.

[1] https://www.mckinsey.com/business-functions/mckinsey-analytics/our-insights/can-artificial-intelligence-help-society-as-much-as-it-helps-business?cid=other—-mck—-&sid=2555816148&linkId=71959231