Bugün, hayatın pek çok alanında ve farklı boyutlarıyla toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin yarattığı etkilerle yüz yüze geliyoruz. Dahası, halihazırda dezavantajlı bir grupta yer alıyorsak bizzat bu süreçleri deneyimliyoruz da.
Bu yazıda toplumsal cinsiyetin kesişimsel boyutlarından biri olarak iklim krizi ele alınmaktadır. İklim ve iklim krizine dair kısa bir girişten sonra iklim krizinin toplumsal cinsiyet üzerinden yorumlanmasını ve etkilerini inceleyeceğiz.
Tahmini Okuma Süresi: 4 dk
İklim, bir bölgede uzun süredir var olan ortalama hava durumunu ifade etmektedir. Mevsimsel ortalama sıcaklıklar, yağmur miktarı ve güneş süreleri gibi bilgiler o bölgenin iklimi hakkında bilgi veren etmenlerdir. İklim değişikliği ise bu etmenlerde meydana gelen sistemik değişiklikleri ifade etmektedir. Bu değişiklikler doğal sebeplerle meydana gelebileceği gibi insan faaliyetleri sebebiyle de meydana gelmekte ya da etkisi kriz boyutlarına ulaşmaktadır. Öyle ki BM Genel Sekreteri António Guterres’in Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nde (IPCC) insanlık için verdiği kırmızı alarm bunun en çarpıcı örneklerindendir.
Hal böyleyken iklim krizinin cinsiyetinden bahsetmek mümkün mü? Üstelik hepimiz tek bir gezegeni paylaşıyorken?
Dünya Bankası ve İLO verilerine göre, küresel çapta iş sahibi olan kadınların %25’i tarım, ormancılık ve balıkçılık gibi doğa temelli işlerde çalışmakta ve özellikle tarım, düşük ve orta-düşük gelir gruplarında kadınlar için en önemli çalışma alanını oluşturmaktadır. Ancak dünya çapında kadınların doğal kaynaklara bağımlılığı daha fazlayken bu kaynaklara erişimleri kısıtlıdır.
Peki bu ne demek oluyor?
İklim değişikliği ile birlikte meydana gelen aşırı hava olayları(seller, kuraklık, hortumlar gibi), toprak yapısı, su miktarı ve biyoçeşitlilik bakımından bizleri riskli durumlarla karşı karşıya bırakıyor. Bu durum, geçim kaynakları ve gündelik yaşam faaliyetleri doğaya ve iklime bağlı olan kadınları ise pek çok farklı açıdan daha fazla etkiliyor.
Yaşanılan coğrafi koşul, eğitim durumu, yaş, sınıf, etnik köken, cinsel yönelim, cinsiyet, gelir ve engellilik durumu gibi etmenler kadınları hayati ve sosyal risklere karşı hassas ve marjinal bir konuma taşıyabiliyor.
Birleşmiş Millet Raporu’na göre aşırı hava olayları sebebiyle kadınların ve kız çocuklarının gündelik faaliyetlerini yerine getirmeleri zorlaşıyor ve bu sebeple kız çocukları ev işlerine yardım edebilmek için okuldan ayrılmak durumunda bırakılıyor.
Raporda ifade edilen bir başka boyut ise göç ve artan iş yükü üzerine. Aşırı hava olayları sebebiyle erkeklerin kır-kent göçünde artış gözlemleniyor(kentte erkeklerin iş bulma olasılığı kadınlara göre çok daha fazla). Erkeğin kırdan kente göçüyle birlikte arazi ve ev gibi alanlardaki tüm sorumlulukları kadınlar üstlenmek durumunda kalıyor. Bu da demek oluyor ki çocuk ve yaşlı bakımı, gıda tedariği, evin geçimi gibi alanlarda kadın; açlık, güvenlik, eğitimsizlik ve salgın hastalıklar gibi risklerle tek başına mücadele etmek zorunda kalıyor.
Oxfam’ın tsunami raporundan bir örnek:
Hayatta kalan erkeklerin oranı kadınlardan 3 kat daha fazla!
Sebebi tam olarak bilinmese de bu durumun erkeklerin yüzme biliyor olmasıyla ve kadınların, tahliye zamanında çocuk ve diğer aile fertleriyle ilgilenirken zaman kaybettiğiyle ilişkilendiriliyor.
Durum böyleyken neler yapabiliriz?
Karar vericilerden beklenti nedir? Nasıl bir sistem kurmalıyız ki yapı, sürdürülebilir bir dünya için toplumsal cinsiyet eşitliğine de hizmet etsin?
Cinsiyetten bağımsız olarak her bireyin iklim krizi üzerinde bir rolü vardır. Bu krizi tersine çevirmek içinse bireyden, geleceği gözeten, dayanıklılığı destekleyen politikalara ve sistemik değişikliği sağlayacak uygulamalara katkı sunması beklenir.
Tüm paydaşların aktif katılımına ve savunuculuğuna ihtiyaç duyan çözüm sürecinde gözetilmesi gereken bazı önemli noktalar var.
Her şeyden evvel kadınlar, iklim değişikliğinin çaresiz birer kurbanı değil, değişim aktörleri ve liderleri olarak konumlandırılmalıdır.
Ayrıca iklim değişikliği ile bağlantılı her konu(göç politikaları, uyum programları, politika yapımı, yönetim mekanizmaları gibi) cinsiyet gözlüğü yani toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir perspektif ile ele alınmalı ve aksiyon adımları da buradan hareketle planlanmalıdır. Örneğin iklim mülteciliğinin yasal olarak kabul edilmesi ve göç edebilecek olanlar için yasal düzenlemelerin toplumsal cinsiyete duyarlı olarak düzenlenmesi; ya da göç edemeyecek olanlar için yerel iklim adaptasyon programlarının kadını temsil ve dahil eden uygulamalar içermesi atılacak adımlardan bazıları olabilir. Bunların yanı sıra yeşil yatırımlarda kadın girişimcilere sağlanacak destek ve iş yaşamında yönetici pozisyonundaki kadın sayısında artış da bütüne hizmet eden uygulamalara ivme kazandırıcı olacaktır.
Örneğin bu konuda yapılan araştırmalar gösteriyor ki şirket yönetim kademelerindeki kadın sayısının artışı sürdürülebilir iş fırsatlarının ve uygulamalarının varlığını teşvik ediyor. Ayrıca Son beş yıl içinde yönetim kurullarında kadın temsilini artıran firmalar, enerji tüketimlerinin yoğunluğunu %60, seragazı emisyonlarını %39 ve su kullanımlarını %46 daha fazla azaltıyor. (Kaynak: ekoIQ)
Üçüncü olarak kadınlara iklim değişikliğinin etkilerine uyum konusunda her yönden güçlendirici destekler sağlanırken(uyum programı, hibe, eğitim,liderlik vb) erkeklere de farkındalık programları sağlanmalıdır.
Son olarak yapılan tüm çalışmalar cinsiyete duyarlı bir veri seti ile izlenmeli ve raporlanmalıdır. Böylece ihtiyaç ve boşluk alanları tespit edilebilir, gelişim alanları kaydedilebilir ve onarıcı uygulamalar kanıtlanabilir bir yapı ile ele alınabilir.
Bu durumda çözüm için önerilen süreçler şu şekilde kategorilendirilebilir:
- Liderlik
- Uyum Programları
- Karar Alma Mekanizmalarına Eşit Katılım
- Fon ve Hibe Desteği
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Veri ve İzleme
- Raporlama
İklim Krizi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Referans Ettiği Küresel Amaçlar
Görselde yer verilen küresel amaçlar:Yoksulluğa Son, Açlığa Son, Sağlık ve Kaliteli Yaşam, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Temiz Su ve Sanitasyon, Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar
Birlikte Düşünelim
Çevrenizde gördüğünüz ya da duyduğunuz iklim ve kadın hikayeleri var mı?
Bu hikayelerde hangi temalar ön plana çıkıyor?
Bu hikayelerdeki engeller, riskler ve fırsatlar neler?
Engel ve risklerle başa çıkma mekanizması olarak neler önerirdiniz?