İklim krizi ile mücadelede yapabileceğiniz en önemli şey bununla ilgili konuşmaktır. Ancak sürdürülebilirlik iletişimi yapmak neden bu kadar zor? 

Bu konu hakkındaki yanlış bilgiler, güvensizlik ve kısa vadede fayda sağlamaması başarılı bir sürdürülebilirlik iletişimini zorlaştırıyor. 

Yazıda yer verilen 7 öneri, şeffaflıktan pozitif gelişmeleri paylaşmaya kadar geniş bir yelpazede sürdürülebilirlik iletişimini nasıl geliştirebileceğimize dair bir rehber sunuyor.

Günümüzde hem bireylerin hem de kurumların söylemlerinde sıkça duymaya başladığımız bir kavram sürdürülebilirlik. Bu, birçok farklı sektörden kurum için bir itibar ve pazarda varlığını devam ettirme gayreti olabiliyorken bireyler için de bir kimlik ve aktivizm alanı olabiliyor. Greeninfluencer’lar, sürdürülebilirlik ödülü alan şirketler, gündemden geride kalmamak için sürdürülebilirliği iletişim ve insan kaynakları departmanlarına dahil eden organizasyonel yapılanmalar derken konu greenwashing’e(yeşil yıkama) kadar gidebiliyor. Peki tüm bu yarış ve vitrinin ardında sürdürülebilirlik iletişimi nasıl yapılabilir? 

 

Bu yazı, Giorgia Ortolani’nin World Economic Forum için kaleme aldığı “The 7 ways to successfully communicate sustainability” başlıklı yazısından yorumlanarak derlenmiştir. 

 

“Sürdürülebilirlik iletişimi yapmak için ilk koşul, sürdürülebilirlik alanında çalışmalar yapmaktır.

 

Sürdürülebilirlik iletişimini greenwashing yapmadan gerçekleştirmek için yapılması gereken şey, bu alanda faaliyetler yapmış ya da yapmaya devam ediyor olmak. Bu alanda “doğru” şeyler yapmaya çalışan herkesin bileceği üzere sürdürülebilirlik bir süreçtir ve uzun vadede gerçekleştir. Bu sebeple işiniz, fikirleriniz, ürünleriniz ve projeleriniz için pozitif etkiyi yaratacak en iyi yolu ararken deneyimlerinizi ve süreçlerinizi paylaşmak isteyebilirsiniz. Fakat bunun iletişimini yapmak her zaman kolay olmayabilir.

Sürdürülebilirlik İletişimi Neden Bu Kadar Zor? 

 

  • Güvensizlik: Sürdürülebilirlik hakkında konuşan insanların çoğu bunu yapmak mecburiyetinde olduklarını düşündükleri için yapıyor. Bu da bu çalışmaların arkasındaki asıl amaçla ilgili olarak insanlarda sorular işaretlerine sebep oluyor. 
  • Yaygın Bilgi Kirliliği: Sürdürülebilirlik aniden duymaya başladığımız bir kavram.  Dahası, bu kavramı duyduğumuz andan itibaren birçok mecrada çoktan geç kaldığımızı düşünmemize sebep olan kafa karıştırıcı ve yanlış yönlendiren birçok bilgi bombardımanına maruz kalıyoruz. 
  • Her Zaman Bir Değişiklik Gerektirir: İster düşüncede ister eylemde olsun, doğrudan faydalanamadıkları şeylerde insanların zihniyetini değiştirmek zordur. Bu sebeple, alıştığımız yaşamı değiştirmemiz gerektiğini anlatmak da zorlayıcı olabilir.
  • Sürdürülebilirlik Bir Görüş/Fikir Değildir: İletişim eğer gerçeğe dayanıyorsa bu, çoğunlukla bilimsel olduğu anlamına gelir. Sürdürülebilirlik iletişimi de bilimsel olmalı ve  yanlış kişilerce sıkıcı ve kafa karıştırıcı bir görüş olarak konumlandırılmasının önüne geçilmelidir. Hali hazırda iklim değişikliğinin, 150 yıldır bilim insanlarınca bilimsel olarak konuşulduğunu ve buna rağmen hala sürdürülebilirliğin bir fikir olarak algılandığını unutmamak gerekir. 
  • Pozitif Etki Yaratmak Zordur: Gerçekleştirdiğimiz her pozitif etki için planlamadığımız en az bir negatif etkiye  sebep olma olasılığımız bir hayli yüksektir. Sürdürülebilirlik bir değişim sürecidir. Bu esnada gelişim alanlarımızı fark etmek ve itiraf etmek, mükemmel yapamadıklarımızı da başkalarıyla paylaşmak zor gelebilir.

Peki şimdi ne yapacağız?

 

 (Görselde iklim eylemi sırasında pankart taşıyan bir kişi var. Pankartta İngilizce olarak şu cümle yer alıyor “Change the Politics not the Climate”. Türkçesi: “İklimi Değil Politikayı Değiştir” )

İşte bu zorluklarla baş edebilmek için 7 öneri: 

    1. Şeffaf Olun: Dünya bir karmaşa. Dolayısıyla herkes, kimsenin her şeyi mükemmel ve doğru yapmadığını anlıyor. İnsanlar, şirketlerin, bireylerin ve kurumların çevresel ve sosyal etkilerini nasıl geliştirmeye çalıştıklarını öğrenmeye ihtiyaç duyuyor. Yolculuğunuzun nasıl gittiğini paylaşın. 
    2. Entegre/İlişkide Olun: Yolculuğunuz sürerken, tüketicilerin bu pozitif değişimle güçlendiklerini hissetmelerine ve kendilerinin de bunu gerçekleştirebileceğine inanmalarına olanak tanıyın. Bu süreç onlarla uyumlu olmalı, onları korkutmamalı. 
    3. Basitleştirin: İnsanların, sürdürülebilirlik ve gündelik hayatları arasındaki bağı ve ilişkiyi kurabilecekleri ölçüm birimleri kullanın. Örneğin, et yemenin kaç litre suya eşdeğer olduğunu ve kot pantolonun üretiminde kullanılan suyu duş süreleriyle açıklayın. Kimsenin bilmediği kelimeleri sarf etmek yerine insanların anlamalarına yardımcı olun.
    4. Sürdürülebilirlik iletişimini gerçeklere ve verilere dayandırın.
    5. Olumlu Olanı Görün: konuyla ilişkiyi kurmak için felaket tellallığı yapmayın; ne yapılmaması gerektiğinden ziyade neler yapılabileceğini gösteren yapıcı bir iletişim sağlayın. 
    6. Farklılaştırın: Hazırlanan içerikler göz önüne alındığında şimdiye dek yapılanların işe yaramadığı ya da hedeflenen noktaya ulaşmadığı aşikar. Sürdürülebilirlik iletişimi, hedef kitlenin aktif katılımını gerektirdiğinden, bu iletişimin yalnızca kalıcı olmak için değil, aynı zamanda etkilemek, ilham vermek ve harekete geçirmek için de yeterince güçlü olması gerekir. Bu sebeple farklı düşünmeye ihtiyaç vardır. 
    7. Sürdürülebilirlik kelimesini kullanmayın:  Words that work: Effective language in sustainability communications Raporu, “sürdürülebilirlik” kelimesinin, Forbes’in en iyi 50 markasının her birinin sürdürülebilirlik web sayfasında ortalama 10 kez tekrarlandığını, en sürdürülebilir markaların ise bu kavramı yalnızca bir kez kullandığını gösteriyor. Eğer bu kelimeyi sıklıkla kullanma ihtiyacı hissediyorsanız belki de hiç kullanmamalısınız. 

 

Sonuç olarak her birimiz bireysel ve kurumsal olarak yaptığımız işlerin görünmesini, bilinir ve tercih edilir olmasını istiyoruz ancak bu işlerin iletişimini yaparken gerçekçi ve samimi olmak sanırım bu işin anahtarı. Tüketiciler ve izleyiciler, gerçek olanla bağ kurabiliyor ve gerçek olanı geleceğe taşıyabiliyor. 

Önerilen bu 7 maddenin her biri de günün sonunda geleceğe pozitif etki bırakmak isteyen markaların önemseyeceği bir liste oluyor. Burada unutulmaması gereken şey belki de bu 7 maddenin zamanla ihtiyaçlar doğrultusunda güncelleneceği olmalı. Sıkı sıkıya bir şeylere tutunmak değil, değişimle birlikte yol almak gerekiyor.

 

Siz hangi mesajınızı yarınlara taşımak istiyorsunuz? 

 

 

 

Yazar:

Belgin Doğan 

One Comment